17 Temmuz 2008 Perşembe

Üç Şehit Ve Bir Düşman


Çiçeği daha burnun da, Türklüğünü göğsünde taşıyan, bayrağımızı başının üstünde tutar ve onu en iyi biçimde yaşatmaya çalışıyor. Askerliğinin nereye düşeceğini sabırsızlıkla beklerdi. Fazla beklemeden yüzleşti, doğu da askerliğini yapacaktı. Ve yüzünde vatani görevini yapacağından mutluydu ve bir o kadar da korkuluydu. Bu her halinden belli oluyordu.


Dedim gibi ‘‘daha çiçeği burnunda’’ bir askerimizdi. Sevdiği kızı bırakıp, ana kucağında ayrılıp vatani görevini yapmaya gidiyordu. Akşam çöktü baba ocağından artık ayrılma ve yola koyulma vakti gelmişti. Askerimizin tüm sevdiği dostları yanında ona unutamayacağı ve heyecanlanacağı, mutluluğu ve bir o kadar da üzüleceği uğurlama hazırlığı yaptılar. Bir an ‘‘ Ne çok sevenim varmış’’ dedi ve o an gözlerinden hafifçe gözyaşı süzüldü. Hemen ‘‘ annem duanı eksik etme sizler önce Allah’ a sonra benim gibi gençlere emanetsiniz.’’ dedi annesinin hemen ellerine sarıldı doyasıya öpüyordu. Öyle sarılıyorlardı ki birbirlerine sanki kavuşamayacaklarmışçasına bırakamıyordu. Annesi gözyaşlarını saklıyordu. Ana yüreğidir ya oğlu üzüldüğünü bilmesin, ana yüreğinin yandığını bilmesin ve gözü arkada kalmasını istemediğinden saklıyordu. O içten akıttığı gözyaşlarını ve sessizce hıçkırıklarını…


Gittiği yerde yabancılık çekmedi. Üstüne formasını giydiğinde daha da gururlandı. Ve çok iyi anlaştığı bir dost edindi. Birlikte yemek yiyor. Aynı koğuşta uyuyorlardı. Sabah erkenden kalkmaya ve aldığı emirleri en iyi vaziyette yapmaya çalışıyordu. Baba ocağından gelen ilk mektubunu aldığında yüreği, bir çocuğa alınan elma şekeri kadar mutlu bir çocuğun salıncakta sallandığı kadar da havalarda uçuyormuşçasına heyecanlıydı. Sessiz bir köşeye çekildi, zarfı açmadan önce bir kez öpmüş ve özlemini hafifletmek için sarılmıştı. Okurken yüreği sızladı öyle hasret duyuyordu ki ana kucağına ama yinede gözyaşları akmıyordu. Çünkü kendiyle ve üzerindeki üniformayla gurur duyuyordu. Okuduğu kâğıdı koklamaya başladı. Hem mutlu hem de özlem yaşatıyordu ufacık yüreğinin içerisinde. Akşam uyumadan önce de okuduğu mektup kâğıdını defalarca göz gezdirdi.


Bizim topraklarımızda yaşayan, Türk kimliği taşıyıp da aslında hain olan ve huzursuzluk yaratmaları yetmeyerek de toprağımızı koruyanların canını almaktan tatminlik duyuyordu. Bunlarda yetmiyormuş gibi kendi gibi düşünenlerle örgütlenme oluşturan bir düşman, bir hain ve bir şerefsiz. Daha kaç sabah uyandığımda ‘‘ bir şehit daha toprağa verildi ’’ haberini duyacağım?


Yazan: Burcu Nermin Özhan