18 Mart 2011 Cuma

Atatürk Müslüman değildir diyenler izlesinler

http://tr.harunyahya.tv/videoDetail/Lang/1/Product/38712/Source/0/ATATURK_SAMIMI_BIR_MUSLUMANDI.

8 Mart 2011 Salı

TÜRKİYEDE SİYASI PARTİLER VE TARİKATLARIN İNSAN DEVŞİRME TEKNİKLERİ

Türkiye’de tarikatların mürit devşirmek AKP’nin seçmeni etkilemek ve kazanmak için kullandığı metotlar.

Hipnoz, sub-liminal mesajlar ve NLP denilen 'nöro-Linguistik programlamadır. Etik olmayan, 'zihin kontrolü yoluyla davranışları değiştirme ve beyin yıkama' yöntemleri.



Fethullah Gülen, Adnan Oktar ve Scientology tarikatları, zihin kontrol tekniklerini en sık kullanan tarikatlardır (aslında bunlara 'tarikat' demek ne kadar doğru emin değilim. Tarikat dinsel bir çağrışım yapıyor. Oysa bunlar milyar dolarlara varan parayı yöneten çokuluslu çete-şirketlerdir.



Hipnozu biliyorsunuz.



Sub-liminal mesajlar: Kulağın duyma eşiğinin altındaki bir frekanstan dinletilen, 'zihnin bilinçli olarak algılamadığı ama verilen telkini duyanın, tercihlerini, iradesini yönlendiren sesli (audio) mesajlardır. (Bunun bir de süper-liminal mesajı var ki isim babası Bart Simpson'dır. Etki altına alınmak istenilen kişinin kulağına "En az 3 çocuk doğurrrr ulann!", "Bana HAYIR diyenin anasını avradını memleketten gönderirim! EVET diyeceksin lann!" şeklinde, bağırarak emir kipinde verilen mesajlardır.)



Nöro-Linguistik programlama NLP’ de telkinler, talimatlar katmanlar halinde cümlenin içine yerleştirilerek kişinin davranışları manipüle edilir. İnternette birkaç yüz dolara 9 günde diplomasını veren var.



NLP tekniğine göre hazırlanan posterler, "göze uygun yerleştirme" (proper eye placement) yöntemiyle düzenlenir. Duygulara hitap eden her mesaj ve geleceği temsil eden semboller sağ alt bölümde yer alır (AK Parti). Geçmişi hatırlatması istenen mesajlar sol üste yerleştirilir (bu posterde ay-yıldız). Sol alt köşe ise sezgilere, içgüdülere hitap eder.



Size "Hayalinizdeki evi gözünüzün önüne getirin" dersem, solak değilseniz kendinizi sağ üst köşeye bakarken bulursunuz. İnsan geçmişi, şimdiyi, geleceği ya da duyguları zihninden geçirirken gözü farklı noktalara bakar. Beynin sağ ve sol yarımküresinin hangi duyguları, davranışları yönettiği bilinir, zihin haritası çıkartılarak verilecek mesajlar, yazılar, resimler zihnin sorgulamadan algılayacağı şekilde yerleştirilir. NLP, Scientology'nin sık kullandığı zihin kontrol yöntemidir.



Şimdi size, Fethullah'ın Işık Evleri'nden birine giden biriyle ilgili bir olay anlatacağım nasıl mürit devşirdikleri su yüzüne çıkıyor.



Olay şöyle gelişiyor.



"Oldukça yakışıklı bir adam sandalyede oturuyor. Müritler yerde. Ben de yere oturdum. Önce o adam uzun bir konuşma yaptı. Sonra soru-cevap faslına geçildi. Biri soru soruyor, biri cevap veriyor. Bu soru sorma-cevap vermenin ritmi gittikçe hızlandı. Öyle hızlandı ki, ne soruları ne cevapları takip edemez oldum. Beynim uyuştu. Üzerime bir ağırlık çöktü, kendimden geçmişim. Sabah 6'da tanımadığım bir odada, bir yatakta uyandım. İlk aklıma gelen şey tecavüze mi uğradığımdı. Giyiniktim, tecavüz ihtimalini düşündürecek bir şey yoktu. O odaya nasıl gittim ya da götürüldüm hiç hatırlamıyorum. Odada telefonu görünce hemen aklıma annemi aramak geldi (henüz cep telefonu o kadar yaygın değil KNB). Aradım dedim ki; 'Anne ben bugünden itibaren başımı örtmeye karar verdim. Seninde kapanmanı istiyorum.' Bunu neden dedim, neden böyle düşünebildim hiç bilmiyorum."



Evet, arkadaşım aynen böyle anlattı. Bir daha tarikat evine uğramadığı, bilinçaltına yerleştirilen telkinler pekiştirilmediği için o kız türbanla kapanmadı.



Şimdi şu soruma cevap verin: Bu kız üzerinde hangi zihin kontrolü tekniği uygulanmış olabilir? Hipnoz mu? Sub-liminal mesajlar mı? NLP mi? Yoksa belli dozda hepsi mi?



İzmir'de Abdullah Gül'ü protesto eden 2 üniversite mezunu işsiz genç kızı hatırlayacaksınız. O kızın bir yılda nasıl bir değişime uğrayıp da 3 çocuk doğurmaya, isimlerini Recep, Tayyip, Abdullah koymaya karar verdiği sorusuna mantıklı bir cevap verebilmiş miydiniz



İzmir diyoruz, sadede geliyoruz. Haber şöyleydi: (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16144177.asp)



"İzmir'de AKP Kadın Kolları Konak İlçe Başkanlığı'na kişisel gelişim uzmanı Sevim Tozan atandı. Tozan, İzmirli kadınların 'yaşam tarzı endişelerini iletişimle giderecek. AKP oylarının düşük olduğu ilçelerde ofis açacak, 'Gelin tanış olalım' toplantıları yapacak. NLP eğitimi almış olan Tozan, yüzde 42'yi NLP (nöro Linguistik programlama) metoduyla ikna ederek, AKP'den nefret duygularını silecek. 'Yol yoksa açacağız' ve 'anahtara uygun kilit' sloganlarını benimseyen Tozan, partiye karşı en yüksek direncin olduğu Alsancak, Güzelyalı gibi semtlerde ofis açacaklarını... "



AKP'li Sevim Tozan'ın kullandığı o sloganlar kimin biliyor musunuz, Scientology'nin.



1994 belediye seçimlerinden 2010 referandumuna kadar, her seçimde hileli zarla düşeş atmaya alışmış AKP, Yargı'yı da ele geçirmiş olmanın rahatlığıyla, kullandığı etik olmayan teknikleri açıklamakta sakınca görmüyor



AKP'nin 'ikna' ve 'irşat'tan kast ettiği, tarikat çetelerinin kullandığı zihin kontrol yöntemleriyle seçmen davranışlarını değiştirmektir. AKP, medyayı ele geçirerek, baskılayarak 'bilgi' kontrolünü eline geçirmiştir. Şimdi Türk halkının davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını kontrol altına alıp manipüle etmektedir.



NLP, :hipnoz gibi yöntemlerin 'ikna'dan farkı şudur: İkna bir sanattır, etik bir yöntemdir. İkna edilmeye çalışılan bireyin zihni kendisini savunabilir durumdadır. NLP ve hipnozda ise insan zihni savunmasız, dirençsiz bırakılarak mesaj-telkin direkt zihin’e pompalanır.



Daha önce silme başka partiye oy veren köylerin, bir anda nasıl olup da sandıktan 'tulum' AKP çıkarttıkları sorusunun cevabı,



Bay Recep'in ekranlardaki 'üstün hitabet' yeteneğinin(!) sırrı hipnoz, sub-liminal mesajlar ve NLP tekniğindedir



Eski bir Fethullah müridi, Utah Üniversitesi Profesörü Hakan Yavuz, Türkiye'nin geçirdiği dönüşümü 'Türkiye'de İslami kesim Protestanlaşıyor ve İslamsız bir İslam oluşuyor' diye açıklıyor. Bu saptamada, Fethullah tarikatının ve İslamcı bir parti görünümündeki AKP'nin Scientology’la yakınlığına da bir gönderme olduğunu sanıyorum. (Scientology ile Fethullah tarikatının ortak noktası CIA tarafından korunup kollanmak. Her ikisi de işletmecilik, pazarlama, teknoloji pazarlama gibi hizmet sektörleri ile ilgileniyor. Kendileriyle irtibat kuran herkesle mutlaka iletişime geçiyorlar. Çok sayıda örgüt ve gruptan oluşan küresel şebekeler.)



2011 seçimlerine kadar AKP,



Zihni savunmasız bırakan yöntemlerle insan aklını, iradesini, davranışlarını kontrol altına almaya çalışacak.



Bunu İzmir'deki gibi hipnoz elemanlarını insanların üzerine salarak,



televizyon kanallarından örtülü frekanslarda mesajlar göndererek,



zihin haritasına uygun posterler asarak yapacak.



Gerçekten yüzde 42 olduğumuzu, yenildiğimizi, azınlıkta kaldığımızı aklımızın derinliklerine yerleştirmeye çalışacak.



Bazen de bağırarak, azarlayarak mesajlarını megafonla kulağımıza boca edecek.



Çare?



AKP kontrolündeki televizyon kanallarına gözümüzü kulağımızı kapatmak.



Çare?



Etik ve bilimsel olmayan yöntemlerin, seçmen davranışlarını etkilemek için kullanılmasını yasaklamak.



Çare?



AKP'nin hipnoz toplantılarına düşmüş, düşebilecek tanıdıkları uyarmak. AKP ve cemaatların oyunlarına gelmemek onların insani etkilemede nasıl metotlar kullandıklarını açıklamak



Beyin, Çok Yönlü Bir Kontrol Merkezidir

Beyin bütün vücut sistemlerini yönetir ve aralarında işbirliği sağlar. Tüm zihinsel faaliyetler, düşünceler, duygular, fiziksel duyular ve hareketler kendilerine özgü frekanslara sahiptir. Beş duyu organımızla algıladığı¬mız her şey belirli bir beyin faaliyeti meydana getirir. Bütün hastalıklar, davranışlar, düşünceler, duygular ve algılamalar da kendine özgü dalga boyuna ve frekansa sahiptir. Söylediğimiz her kelime ve aklımızdan geçirdiğimiz her düşünce beynimizde kendi frekans dalgasını şekillendirir. Çevremizde konuşulan her kelimenin dalgaları beynimize kendi frekansıyla gelir ve tercihimize göre reddedilir veya yerleşebilir. Hipnoz, anestezi, bayılma, ağrı veya korku anında ise beyin, o sırada çevrede söylenen kelimelerin dalgalarına kontrolsüz olarak açık durumdadır. Bu sebeple insan beynini yönlendirmenin en basit şekli ameliyat esnasında beyne yerleştirilen programlardır. Anestezi de bir nevi hipnozdur, hatta hipnozdan daha büyük etkiye sahiptir. Çünkü ameliyata alınan insan bayılma, ağrı ve korkuyu aynı anda yaşar. Ameliyat sırasında söylenen her kelime beyne yerleşerek bilgisayar virüsü gibi çalışır. Bu virüslerin sayısı ve niteliği tamamen ameliyathanede bulunanların ahlakına, konuşmalarına ve konuştukları konuya bağlıdır. Onun için gelişmiş ülkelerde ameliyat sırasında konuşmak yasaklanmıştır.

25. Kare

Sinema, televizyon veya reklam filmleri ya da her türlü televizyon programı 24 kare resmin bir saniye içinde ardı ardına gelmesiyle hareketli hale gelir. İnsan gözü ardı ardına gelen bu 24 kareyi algılarken, bunların arkasına yerleştirilen 25. kareyi algılayamaz. İnsan, algıladığı kareler hakkında yorum yapabilir, ondan etkilenip etkilenmemeyi seçebilir. İnsan gözünün algılalayamadığı 25. kare ise kontrolsüz olarak beyne gider ve insan bilincine yerleşir. 25. kare genellikle yazı şeklindedir ve bu efekt “algılama dışı uyarıcı” olarak da isimlendirilir. 25. kare program yapımcıları tarafından insanları yönlendirmede kullanılabilir. 25. kare ile insanları, herhangi bir fikre veya eyleme, belli bir adaya oy vermeye, bir ürüne bağımlılığa ya da başka bir amaç doğrultusunda yönlendirerek beyinleri yönetmek mümkündür. Ayrıca dil öğrenme programlarında da yaygın olarak kullanılır.

25. kare prensibi ses dalgaları vasıtasıyla teyp, CD çalar, radyo gibi sesli cihazlarda da kullanılır. 20. yüzyılda insan davranışlarını kontrol etmede en cazip yöntem haline gelen bu yöntemin temelinde insanın şuuraltına tesir etmek vardır.

Özel kodla şifrelenen ses kasetleri, radyo ve televizyon aracılığıyla insanlara herhangi bir emir verilebilir ve onların bu emir çerçevesinde hareket etmesi sağlanabilir. Kişi, kasetten veya CD’den, ilahiler ve Kuran-ı Kerim dahil herhangi bir şey dinlerken veya televizyon seyrederken, seslerde ve görüntülerde tehlikeli bir buyruk gizlenmişse, bunun şuuraltına indiğini fark edemez.

Zihin Kontrolünde Renk, Ses ve Şekillerin Birlikte Kullanılması

Renklerin insan psikolojisinde ne kadar etkili olduğu yıllardır bilinmektedir. Örneğin kırmızı, turuncu ve sarının uyarıcı, mavi ve morun sakinleştirici, yeşilin ise uyum sağlayıcı etkileri vardır. Renklerin, seslerin ve şekillerin tek tek veya birlikte, belli bir düzende, belli bir sırayla ve hızla hareket ettirilmesiyle insanların, özellikle çocukların beynini kontrol altına almak mümkündür. Bu prensiple renkli lekeler, sesler ve geometrik şekiller 25. kareye yerleştirilerek “V-666” virüsü üretilmiştir. 666, Hıristiyanlıkta “antichrist” yani “deccal”ı sembolize eder.
Bu virüs bilgisayar kullanıcısına çok büyük bir kuvvetle etki edebilir. İlk önce belli bir amaçla düzenlenmiş renk lekeleri ki bunlar şekiller içine yerleştirildiği zaman daha da etkili olabilir, sesler ve görüntüler kullanıcıyı hipnotize eder. Sonra şekillerin ve renklerin programlanan düzene göre değiştirilmesi kalp ritmini ve tansiyonu kontrol altına alır, hastalığa hatta ölüme götürebilir. 1999 yılında sadece Rusya’da, bilgisayar kullanıcıları arasında bu şekilde gerçekleşen, 46 ölüm vakası tesbit edilmiştir.



Akp seçmeni Etkilemede bu metotları seçim sürecinde afişlerde ve reklamlarda sürekli kullanarak seçmenin bilinç altını etkileyerek seçmeni kendisine yönlendirmektedir.seçmen uyanık olup AKP’nin bu toplu hipnoz seansından kurtulmalıdır.

6 Mart 2011 Pazar

Atatürk Kültür Merkezi

İstiklal Marşı’nın kabulünün 90. ve Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 75. yılı etkinlikleri çerçevesinde Atatürk Kültür Merkezi ve Bartın Üniversitesi Rektörlüğünün birlikte düzenlediği, “Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı'na Genç Bakışlar Ulusal Öğrenci Sempozyumu” 10-12 Mart 2011 tarihleri arasında Bartın’da gerçekleştirilecektir.
Tarih : 10-12 Mart 2011
Yer : Bartın Üniversitesi, Konferans Salonu, BARTIN
Saat : 09.00

SUSTUKÇA SIRA HERKESE GELECEK.

3 Mart 2011 tarihinde "Ergenekon" soruşturması kapsamında, Nedim Şener ve Ahmet Şık isimli gazeteciler gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan gazeteciler, bugüne kadar baskı ve tehditlerden korkmadan, sinmeden, dürüst gazetecilik örneği göstererek, yaptığı araştırmaları toplumla paylaşmış olup, demokrasiye ve insan haklarına bakışları herkes tarafından açıkça bilinmektedir. Ahmet Şık‘ın, son 20-25 yılda emniyet teşkilatı içindeki "cemaat örgütlenmesi süreci" ile ilgili kitap hazırladığı ve bundan birilerinin fazlasıyla rahatsız olduğu ve bu amaçla gözaltına alındığı iddiaları ise son derece düşündürücü ve anlamlıdır.
Son zamanlarda artarak süren ve "her türlü muhalefeti komplo teorileriyle, karalamalarla sindirmek" şeklinde belirginleşen tutumlar, toplumda ciddi bir karamsarlık oluşturmaktadır. Yüzlerce karanlık eylemin, faili meçhulün, cinayetin yaşandığı ülkemizde, bunların üzerine gidilmesi umudunu doğuran Ergenekon, ne yazık ki herkesin doldurulduğu bir ucube torbaya dönüşmüştür.
Demokrasilerde, muhalefeti sindirmeye yönelik politikaların kimseye yararı olmayacağının ve hukukun herkese lazım olacağının bilinmesini istiyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.



TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
5 Mart 2011, Ankara