27 Mayıs 2011 Cuma

The Economist son sayısında

The Economist son sayısında seks kasetleri konusunu da irdeledi. “Seks skandallarına gelince Türkiye, birinci ligde” ifadesini kullanan dergi, “Skandalın 12 Haziran’da yapılacak parlamento seçimlerinde önemli bir etkisi olabilir” görüşünü de dile getirdi.
Birçok MHP yetkilisinin kaset olayı arkasında AKP’nin bulunduğunu, AKP’nin daha çok sandalye kazanmak için MHP’yi baraj altına düşürmeye çalıştığını, böylece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı şansını güçlendireceğini söylediklerini kaydeden dergi, Erdoğan ile ilgili bazı eleştirilere de yer verdi.

İngiliz dergisi, Başbakan Erdoğan’ın, seçim kampanyası sırasında milliyetçilerini “arsızca” çekmeye çalıştığını öne sürdüğü analizinde, Erdoğan ile ilgili şöyle devam etti:
“Avrupa Birliği konusunda giderek daha da kaba oluyor ve Türkiye’nin artık bir Kürt sorununun olmadığını söyleyecek kadar ileriye gitti. Daha da tartışmalı bir biçimde en büyük laik muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu, ‘gerçek bir Müslüman olmadığı’ ima ederek, Alevi oluşuna saldırma alışkanlığını gösteriyor. Türkiye, Sünni İslam ve milliyetçilik uzun bir süre ele ele gidiyor.”
Buna karşın The Economist, “Ancak sızdırılan kasetlerden herkes AK Parti’yi sorumlu tutmuyor” diyerek kasetlerin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den duyulan memnuniyetsizliğinin yol açtığı, MHP’nin bir iç işi olduğu görüşlerine de yer verdi. Bahçeli’nin anayasa referandumunda “hayır” oyu kullanılmasını istemesinden bu yana MHP’nin anketlerde oy kaybettiği belirtilen analizde Bahçeli’nin kasetlerden Gülen cemaatinin sorumlu olduğunu savunarak tepki uyandırdığı da kaydedildi.

Kasetlerin arkasında kim olursa olsun, fazla ileriye gitmiş olabileceğini de yazan The Economist, bazı kamuoyu şirketlerinin MHP’nin “sempati” oylarını çektiğini değerlendirmelerine de yer verdi. Buna ek olarak Bahçeli’nin, ülkücüleri sokaklardan uzak tutarak Türkler ile Kürtler arasında çatışmaları önlediği kabul edildiğini belirtilen analizde “seks şantaj”ın yeni olmadığı, Deniz Baykal’ın da bir kaset nedeniyle CHP Genel Başkanlığından ayrılmak zorunda kaldığı anımsatıldı.

24 Mayıs 2011 Salı

Erbakan: Siyonizmi Ezmek İçin Milli Görüşü Kurduk

Saadet Partisi’nin Elazığ’da düzenlediği mitingte bir konuşma yapan Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, siyonizm konusunda önemli açıklamalarda ve uyurularda bulunarak "biz Milli Görüşü bu siyonizm canavarının dişlerini kırmak, kafasını ezmek için kurduk" dedi.

Konuşmasına 22 Temmuz seçiminin yeryüzünde yaşayanların ve Türkiye’nin kurtuluş yıldönümü olması, 22 Temmuz’a kadar yüz akıyla çalışmaların tamamlanması, Milli Görüş’ün iktidarı, Allah’ın doğru yolu göstermesi için dua ederek başlayan Milli Görüş lideri Necmeddin Erbakan şu önemli açıklamalarda bulundu:

"Dünyada 6 milyar insan var. Gayri Müslimlerin çocukları da Müslüman. Müslümanlar tek bir millettir. Küfür ise tek bir millettir. Müslüman olmayanların hepsi bir merkezden yönetiliyor. Bunu görmeden meseleleri anlamak mümkün değil. Bu merkez neresi? Siyonizm, ırkçı emperyalizm. Onu tanımadan hiçbir şeyi tanıyamayız. Siyonistlerin amentüsü ise başkadır. Her ne kadar, yahudiyiz, deseler de Musa Aleyhisselamın Tevrat’ını Kabbala ile değiştirdiler. Bunun içine Yahudi inancının temellerini koydular. Onların amentüsüne göre, onlar Cenabı Allah’ın asıl kulları. Kalan ırklar onlara köle olarak yaratılmıştır. Onlar insan, kalanlar maymundur. Sonradan insanlar maymuna dönüştü. Bu kölelik sözde kalmayacak, fiilen taahhuk edecek. Bunun için sürgündeki Yahudiler yeniden Kudüs’te toplanacak, sonra büyük İsrail Fırat ile Nil arasında kurulacak. Bizim güneydoğudan Elazığ’a kadar olan toprakların büyük İsrail’in parçası olduğuna inanıyorlar. Siyonistler buna inanıyor Bu yetmez diyorlar bunun emniyetini sağlayacağız, diyorlar. Bunun için Fas’tan Endonezya’ya kadar hakimiyeti sağlayacağız. Bağımsız bir Türkiye olmayacak. Bunu kim söylüyor, Kabbala, Tevrat,
Siyonizm, ırkçı emperyalist söylüyor. Bizim varlığımızı kabul etmiyorlar. Bunun pazarlığı görüşmesi, müzakeresi yok. Adamın dini bu dini. Ve Süleyman mabedini yapacağız diyorlar. Yahudilerin Mesihi yeryüzüne gelecek. Davud aleyhisselamın tahtına oturarak dünya hakimiyetimizi pekiştireceğiz, diye inanıyorlar”

Siyonizmin emellerine dikkat çeken Erbakan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“5760 yıldan beri kabalaya inanarak çalıştıklarını söylüyorlar. Dünyanın para kontrolü ellerinde. Para ve insan kontrolü elimizde iken elbette dünya hakimiyetini kuracağız, diyorlar. Hatta Hıristiyanlığı değiştirip, Protestanlığı kurdular. Amerika’da Evangelist tarikatını kurdular. Bunların inancı ise şu, biz hristiyanız, İsa aleyhisselam gelecek. Gelmesi için de Yahudilerle birlikte çalışacağız. Süleyman mabedi kurulsun ki, İsa gelsin. Yahudi bunları kandırmış. Aksi halde Yahudiler, İsa’yı Mesih olarak beklemiyor. Böylece evangelist tarikatını kurmuşlar. Bush bu yüzden Irak’ın işgalini yaparken, Allah’ın kendisini görevlendirdiğine inandırılmış.

Hristiyanları böyle kandırmışlar. Müslümanlara gelince. Dünyacı Müslümanlar olarak nitelendirdikleri AKP ile değil, asıl problem olan onlar için Milli Görüşçüler, yani Saadet Partililer. Onlarla mücadele ediyorlar. Büyük İsrail’i bunlar daha önce kuramadılar. Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam çıktı, Balıkesir’de Hasan Basri Çantay çıktı, taşla sopayla Fransızları, Yunanlılar’ı kovdular. Millet kendi Meclisi’ni kurdu ve düşmanı attılar. Böylece İsrail’i kuramadılar. Harbin arkasından Lozan anlaşmasında Haym Nahum İnönü’ye müşavir oldu. Böylece Anadolu harp ile işgal edilmedi, Lozan yalancıktan imzalandı. Aslolan Sevr oldu. Lozan’ı imzalamış gibi oldular. Haym Nahum’un iknası ile aslolan Sevr’dir deyip, Haym Nahum doktrine uygun olarak Lozan imzalandı. 80 seneden beri aç bırakmak, işsiz bırakma ve borca esir etmek, dinimizden uzaklaştırmak için uğraşıyorlar. Çünkü onların derdi büyük İsrail’i kurmaktır.

19 haçlı seferini ecdadımız püskürttü. Yalancıktan Lozan’ı imzaladılar şimdi 80 senedir çalışıyor. 1990 senesi geldiğinde Rusya çöktü komünizm dağıldı, şimdi büyük İsrail’i kurmanın vakti geldi dediler. Thatcher NATO toplantısında İslamı yeni düşman ilan etti. Bu yüzden NATO feshedilmedi, hatta güçlendirildi. Bu yüzde 20. Haçlı seferini böylece imzalamış oldular”

Konuşmasında Siyonizmin Türkiye’deki yöneticiler başta olmak üzere dünyadaki ülkeleri iş başına getirdiği yöneticiler eliyle nasıl yönlendirdiğini anlatan Erbakan, şöyle dedi:

“Siyonizm üst çenesi ABD, alt çenesi AB, kuyruğu ise İsrail. Böyle olmuş da ne olmuş, şu Tayyip dediğin bizim eski talebemiz var ya, arka kapıdan kaçıp top oynayarak yetişen var ya. Bu timsah ile uyuştu, gitti kafasını timsahın ağzının içine soktu, timsah ise çenelerini kapattı. Şimdi biz seçimlerde bu timsahın dişlerini kıracağız, kafasını ezeceğiz onun için Milli Görüş’ü kurduk.

AB ile ABD iki üç sene çenelerinin ayarını yaptılar. NATO’yu İslam düşmanı haline getirdiler. 1996’ya geldiler, tam işe başlayacaklar, Türkiyede milli görüş işbaşına geliverdi. Bizzat kendilerinin fikir babalarının yazdığı kitapta Makovsky ve Brezinsky, tam işe başlayacaktık, bir baktık Milli Görüş iktidara geldi, bunlar varken biz bu işi Türkiye’de yapamayız. Ne yaptılar? RP’ye bir şey yapamadılar, ortağımızı çürük buldular, onlardan desteklerini çektirdiler. Biz de daha güçlü gelelim diye seçim kararı aldık. Demirel’in önüne 291 imzayı getirdik. 3 ay içinde seçime gidilecek. Bu süre içinde de Çiller başbakan olacak. dedik. O maalesef 30 sene demokrasi, dedi, bu noktaya geldiğinde ise 291 imzaya rağmen hükümeti kurmayı Çiller’e vereceğine Mesut’a verdi. İşbirlikçiler arkası arkasına işbaşına geldiler. Böylece son 10 seneyi yaşadık”

Refah Partisi’nin ırkçı emperyalizm tarafından engellendiğine dikkat çeken Erbakan şunları söyledi: “RP Döneminde 3 şeyi gördük. Ekonomik kalkınma sağlandı. Millete 100 milyar dolar lazım. IMF’den borç mu aldık, zam mı yaptık. Hayır. Vergi mi koyduk? Hayır. Ne yaptık? Milli güç ile tekeden bile süt çıkardık. 10 milyar dolar faizden kurtardık. Kitler zarar ediyordu, 2 milyar dolar kara geçirdik 7 milyar dolar kar ettirdik. Kaynak paketlerinden 4 milyarını oradan getirdik. Diğer fonlardan 13 milyar dolar getirdik. Memura yüzde 50 zam ile işe başladık. 6 ayda 30 milyar doları temin edince 100 alan memur 256 almaya başladı. Şimdi ise 500 lira alıyor memur, 400 lire kira veriyorsun. Bir hafta kaldı. Önümüzdeki Pazar günü harakiri yapmazsan intihar etmezsen, saadet partisine oy verirsen kurtulacaksın, pazartesi 1500 lira alacaksın desem aklını oynatmaya başlar. Ama Biz bunları yaptık.

600 İHL açtık. 5 bin kuran kursu açtık. Biz biliyoruz ki, milletin asıl gücü tankı parası değil, imanlı evlatlarıdır. Böylece büyük manevi kalkınma hamlesini yurdun her yerinde seferberlik halinde yürüttük. Bunu plana bağladık. Bizim dönemimizde ne başörtüsü zulüm, ne katsayı zulmü, ne de inananlara zulüm yapıldı. Herkes kendi inancını yaşadı. Devlet dairesinde içkiyi yasakladık. İçkinin devlet dairesinde işi yok. İstiklal mücadelesini, İstanbul’un fethini, Malazgirt’i neyle yaptık? İman ile. Buna bugün daha çok ihtiyacımız var”

Irak ve Afganistan işgalinin Refah Partisinin görevden uzaklaştırılmasıyla başladığını dile getiren Erbakan şöyle konuştu:

“Biz işbaşından gidince ABD rahatladı. Önce Afganistan’ı işgal etti. Geldi Irak’ı işgal etti. Bush geldi, İsa aleyhisselam emretti dedi. Seni gidi seni… Yahudi seni kandırıyor. Irak’ı almak istediler ama boğuldular. Suriye’yi, Lübnan’ı almak istediler. Filistin’i almak istediler. Lübnan’da Hizbullah’a yenildiler. Orada da taktik değiştirdiler. Türkiye’de bizim kuzu gibi Tayyibimiz var. Çağırırız getiririz, biz elimizi kolumuzu sallayarak Lübnan’a gireriz dediler. Ortadoğu’da bizim askerimizin ne işi var? Barışı temin edeceksen İsrail’i kökünden hallet. Ne arıyorsun orada? Yahudi emretmiş, orada nefesin kesik bekliyorsun. Orada şimdi. Milleti narkozlayıp manevi işgali maddi işgalle tamamlayacaksın. Ama bu böyle olmayacak. 23 Temmuz sabahı tekrar AKP iktidarı gelirse, radyolardan şunu duyacaksınız, biz oraya barış için gitmiştik, ama Hizbullah saldırdı kendimizi savunuyoruz. Biz gelirsek o askeri oradan çekeceğiz, İsrail’e göndereceğiz haberiniz olsun”

Diğer siyasi partilerin maneviyat ile hiçbir alakasının olmadığını söyleyen Erbakan, “Öbürlerinin maneviyatla alakası var mı? Maneviyat olmadan bir şey olmaz. Hangisi bunların faizci düzeni değiştireceğiz diyor. Hiçbirisi. Sadece Saadet Partisi diyor. Şuradan ne alsan yarısı Yahudi’ye gidiyor. Hacca gidiyorsun IATA’ya para veriyorsun. Ona vermeden hacca gidemiyorsun. IATA Yahudi’nin. Dolarla dünyayı sömürüyorlar. Bütün ticaretin üçte biri Yahudi’ye gidiyor. Dünyanın düzeni bu. Biz 11 asır dünyanın efendisi idik. Bunlar maddi gücü ele geçirdi. Senin nefes alman mümkün değil. Bu düzen değişmedikçe, yeni bir dünya kurulmadıkça bu olmaz. Kim maneviyattan bahsediyorsa, Kim adil bir düzen kuracaksa, kim yeni bir dünya kuracaksa oyunu ona ver!” değerlendirmesinde bulundu.

Velfecr

Deniz Baykal'a 'Yahudi Bursu' Şoku

AK Parti Hükümeti’ne karşı en ulusalcı muhalefeti yapan ve özellikle dindar bir cumhurbaşkanına karşı çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, dünyanın en zengin Yahudi ailesi Rockefeller’in bursuyla Amerika’da okuduğu ortaya çıktı.

Baykal, 1963'te Türkiye’deki doktora çalışmalarını tamamladıktan sonra iki yıl Rockfeller Foundation bursu ile ABD'de kaldı ve Columbia ile Berkeley üniversitelerinde çalışmalarını sürdürdü.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’da okuyan çocuklarını gündeme getiren Baykal’ın, Yahudilerin bursuyla Amerika’da okuduğu günleri unutturmak istemesi dikkat çekiyor. Baykal’ın bursuyla okuduğu Rockfeller Vakfı’nın patronu David Rockefeller, dünyayı yönettiği söylenen Council On Foreign Relations, Bilderberg Group ve Trilateral Commission adlı gizli örgütlerin imparatoru olarak biliniyor.

David Rockefeller’e bağlı bu örgütlerin üyeleri üç ayrı gruba ayrılıyor. Bunlar; “Kuzey Amerika seçkinleri”, “Avrupa Seçkinleri” ve “Japon seçkinleri”. Bu oluşumun içersinde Türkiye seçkinleri Bilderberg Grubu’na üye yapılmışlar. Rockfeller Vakfı, yabancılara burs veren kurumların başında geliyor. Vakfın harcadığı paranın üçte birinin CIA tarafından sağlandığı ifade ediliyor.

Bu vakıf, geri kalmış, müttefik, peyk ya da üstü kapalı sömürge ülkelerdeki gençleri elden geçirip değerlendirmek, Amerikan sevgisini, bağlılığını aşılamak amacıyla kuruldu. Vakıf, önem verdiği ülkelerde, kendisine bağlı geleceğin liderlerini kurstan geçirip yetiştirmek üzere bugüne kadar sayısız gence Amerika’da eğitim imkanı sağladı.

Vakit

"Anadolu Helen Toprağıdır" Sözünün Sahibi

- MHP’den milletvekili adayı olan Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan’ın, "Anadolu, Helen toprağıdır" tezinin sahibi olduğu ortaya çıktı.

BİLDERBERG’İ ÖVMÜŞTÜ

Gündüz Aktan, 1988'de Dışişleri Bakanlığı'nda görevli iken Bilderberg toplantısına katılmış. Aktan, Aksiyon Dergisi’ne yaptığı açıklamada, “Eğer Bilderberg’e katılıp yıldızı parlayan varsa, bu Bilderberg’in davet ettiklerinde ne kadar isabetli olduğunu gösterir. Bilderberg’in üyeleri belli bir düzeyin üstündeki insanlar zaten…” demiş. Muhabirimiz, Gündüz Aktan’a, Bilderberg hakkında söylediklerini hatırlatıyor, ancak kendisi Bilderberg’i öven açıklamalarını hatırlamıyor.

- Aktan, “Eğer Bilderberg’e katılıp yıldızı parlayan varsa, bu Bilderberg’in davet ettiklerinde ne kadar isabetli olduğunu gösterir. Bilderberg’in üyeleri belli bir düzeyin üstündeki insanlar zaten…” demişti.

- Aktan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, hatta cumhurbaşkanlığı konusunda ısrarcı olunduğu takdirde AK Parti'ye yönelik "kapatma davası" gelebileceğini ima ederek resmen darbe kışkırtıcılığı yapmıştı.

MHP’den milletvekili adayı olan Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan’ın, "Anadolu, Helen toprağıdır" tezinin sahibi olduğu ortaya çıktı. MHP’nin İstanbul 1. Bölge 1. sıra adayı olan Gündüz Aktan’ın, kendisinin de katıldığı, İsrail ve Amerika’nın çıkarı için çalışan Bilderberg’i göklere çıkardığı öğrenildi. Aktan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, hatta cumhurbaşkanlığı konusunda ısrarcı olunduğu takdirde AK Parti'ye yönelik "kapatma davası" gelebileceğini ima ederek resmen darbe kışkırtıcılığı yapmıştı.

“MEĞER TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜ, YUNAN VE BİZANS MİRASIYMIŞ”

Gündüz Aktan, merhum Başbakan Turgut Özal'ın danışmanlığını yaptığı dönemde, Özal’ın kitabının (La Turquie en Europe, Plon, Paris, 1988) yazılmasına yardımcı oldu. Kitapta, Anadolu'da kurulan Helen medeniyetine övgüler düzülerek anlatılıyor ve 62. sayfada, "Meğer Türk-İslâm Kültürü Yunan ve Bizans mirasıymış!" deniliyor.

“TÜRKİYE, ZATEN HELEN TOPRAĞIYDI”

Gazetemize konuşan Gündüz Aktan, “Türkiye, zaten Helenler’in toprağıydı. Bizden önce başkasının toprağıydı. Bizans’ın toprağıydı” dedi. Bizans’ın başlangıç döneminde Hristiyanların da varolduğunu hatırlatan Gündüz Aktan, “1071 ve hatta ondan daha önce bizim toprağımız oldu. O zamandan beri toprağımız. Bu toprakta Çatalhöyük’ten bu yana bütün uygarlıklar tek tek anlatıldı. Sonra da Osmanlı dönemi daha doğrusu Fuat Köprülü’den yararlanarak anlatıldı. Mimar Sinan’ın uygarlığa katkısı anlatıldı. İslâmi ve Osmanlı yönü çok daha ağır basıyor. Burası Helen toprağı, gelsin alsınlar mı diyoruz Helenler? Burayı zayıf nokta olarak düşünüyor. Ben bunun hemen tercümesini yapıp çıkartacağım, kurtulacağız hep birlikte” diye konuştu.

Söz konusu iddiaları gündeme getiren Fehmi Koru’yu ağır dille eleştiren Gündüz Aktan, “Kitabın İngilizcesi çıktı. Fehmi Koru, Fransızca bilmediği için kitabı okuyamamış. İngilizcesini okuyacak durumda, Türkçesini de çıkaracağız. Saçma sapan bir şey. Hiç öyle bir şey yok kitabın içinde. Tercüme iki-üç aylık sorundur. Rahmetli Özal’ın varisleri bu kitabın tercüme edilip Türkiye’de satılmasını istediler. 2-3 ay sonra olacak” iddiasında bulundu. Gündüz Aktan, kendisinin yanı sıra çok sayıda insanın kitaba katkıda bulunduğunu ileri sürerek, “Birçok eserden yararlanılarak oluşturulmuş bir kitap” dedi.

DARBE KIŞKIRTICILIĞI YAPIYOR

Gündüz Aktan, Radikal gazetesinde, 'Akıllanamamak' başlıklı yazısında, AK Parti’nin tek başına cumhurbaşkanı seçmeye kalkışmaması gerektiğini savunuyor ve "AKP uzlaşı olmadan cumhurbaşkanını seçtirmekten artık vazgeçmeli. Rejimle sorununu halletmek istiyorsa, milletvekili adaylarını ona göre seçmeli. Türk kimliğini üst kimlik olarak tanıdığını ilân etmeli. İddia ettiği gibi lâikse, Anayasa'nın 24. maddesindeki bütün unsurları tek tek benimsediğini sözle ve uygulamayla ispatlamalı. (..) Yoksa kaybeder. Kaybetmenin seçim ve darbe dışı yolları da var. Batı'nın itiraz etmediği..." diyor.

Gündüz Aktan, Milliyet gazetesinin, “AKP'nin kapatılması taraftarı mısınız?” sorusuna, “Bugün laiklik ve Türkiye'nin tekil ulusal kimliğinin korunması yönünde kuşkular var ve AKP'nin bunları gidermesi lazım. ‘Seçimle cumhurbaşkanı getireceğim’ dersen, seni muhtıra ya da seçimle değil, mahkeme kararıyla da düşürebilirler. Cumhuriyet Başsavcısı davayı açıverir. Sanırım RP'yle mukayese edilirse 4.5 yıllık AKP iktidarında çok daha büyük bir dosya birikti. Ben ‘Kapatılsın’ demiyorum, ‘bunu yapmazsanız sonunuz bu olabilir’ diyorum” cevabını verdi.

İNATLAŞMA İÇ POLİTİKADA TEHLİKELİ

Gündüz Aktan, gazete yazıları ve açıklamalarında, darbe kışkırtıcılığı yaptığına ilişkin iddialara, şöyle cevap verdi: “Ben AKP Hükümeti’nin Cumhurbaşkanını halka seçtirmek istediğini sanmıyorum. Ben başkanlık sistemini savunuyordum. Erkan Mumcu, çok daha önceden bunu savunuyordu. Sonunda sıkıştığı için böyle bir çıkış yolu bulmaya çalıştı. Burada dahi halka seçtirmiyor. ‘Ben halka seçtireceğim’ diyor, ama adayları Meclis seçiyor. Bu doğrudan halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı olmayacak. Böyle bir sistem dünyada yok. Uydurma bir sistem bu. İnatlaşma yapmaktadır, inatlaşma iç politikada tehlikelidir. Neler olduğunu biliyoruz. Bunun için, demokrasinin yaşaması için lütfen inatlaşmayı bir tarafa bırakmak lazım. Halka seçtirmek istiyorsunuz ama başkanlık sistemine geçmemiz lazım. Tartışmaya hazırım. Her zaman onu savundum zaten.”

“BUNDA ANORMALLİK GÖRMÜYORUM”

Gündüz Aktan, askere yakın olduğuna yönelik iddialara ise, “Dışişleri Bakanlığı memuruyuz, devletin memuruyuz. Askere yakın ya da uzak... Dışişleri Bakanlığı memuru gayet tabii Genelkurmay’la, askerle beraber çalışır. Ne demek askere yakın ve uzak?.. Devlet memuruyuz. Dışişleri, ulusal güvenlikten sorumluyuz. Kurum var ulusal güvenlikten sorumlu olarak. Birisi Genelkurmay, diğeri Dışişleri. Son derece yakın ilişki ve işbirliği içinde çalıştık. Şimdiki arkadaşlarım da aynı şekilde çalışıyorlar. Bundan önce emekli olan arkadaşlarım da öyle çalışıyorlar. Bunda anormallik görmüyorum ben” şeklinde cevap verdi.

Vakit

Bilderberg İstanbul'da Toplandı

Çalışmaları müthiş bir gizlilik içinde yürütülen ve dünyaca ünlü konukları ağırlayan Bilderberg Zirvesi bugün İstanbul'da Taksim'deki Gökkafes'te toplanıyor..

Dünyanın en güçlü devlet adamları, siyasetçi, yönetici, işadamları ve fikir önderlerinden oluşan isimlerin bir araya geldiği Bilderberg Zirvesi, bugün İstanbul'da toplanıyor. Toplantıya, Türkiye'den Devlet Bakanı Ali Babacan, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Ayşe Soysal, Coca-Cola International üst düzey yöneticisi Muhtar Kent ve Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş'in arasında bulunduğu 10 kişi katılıyor. Zirvenin yabancı misafirleri arasında ise Avrupa Komisyonu Başkanı Jose M. Barroso, ABD Dışişleri eski Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke, Fransa'nın eski Dışişleri Bakanı Michel Barnier ile yenisi Bernard Kouchner, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Javier Solana, Yunanistan Ekonomi Bakanı George Alogoskoufis var. Toplantıların yapılacağı yerin bilgisi müthiş bir gizlilik içinde son dakikaya saklanırken, bugün sabah saatlerinde yayınlanacak olan deklarasyonla toplantıya ilişkin ayrıntılar ve yer açıklanacak. İstanbul polisi de toplantının güvenliği için her türlü önlemi aldı. İstanbul'daki toplantının organizasyonunu, Koç Grubu'na ait Setur adlı seyahat şirketi yürütüyor. Şirket yetkilileri, dün itibariyle de İstanbul'a gelmeye başlayan yabancı katılımcıları karşılayarak güvenli biçimde konaklayacakları yerlere götürdüklerini söyledi. Bilderberg Türkiye Temsilciliğini Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un yaptığı kaydediliyor.

TÜRKİYE'DEKİ ÜÇÜNCÜ TOPLANTI

Bilderberg toplantıları, Türkiye'de üçüncü kez gerçekleşiyor. İlk olarak 18-20 Eylül 1959'da Yeşilköy Çınar Otel'de toplanan zirvelerin ikincisi ise 25-27 Nisan 1975'de Çeşme'deki Altınyunus Oteli'nde yapılmıştı.

DERVİŞ VE KENT DE VAR

Katılımcıları tartışma konusu olan zirvenin bu yılki Türk konukları arasında şu isimler bulunuyor: "Devlet Bakanı Ali Babacan, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Ayşe Soysal, Coca-Cola International Başkanı Muhtar Kent, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, Emre Gönensay, Hikmet Çetin, Erkut Yücaoğlu, Cem Duna, Ümit Boyner, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar. Bu seneki toplantı listesinde adı geçen gazeteci Fehmi Koru ise Sabah'a yaptığı açıklamada, "Bana bu sene için davet gelmedi. Dolayısıyla davet gelmediği için katılacağım diyemem" dedi.

Sabah

Bilderberg "kendi düzenini çıkarmak için sürekli kaos yaratmak zorunda. "

Dünya Komplosu: İlluminati


Dünyayı 10 kişi yönetiyor ve bu 10 kişinin 300 kadar alt kadrosu verilen emirleri uyguluyorlar. İlluminati adı verilen bu tarikatin/örgütün hedef başkenti Kudüs olan tek bir dünya devleti kurmak.

Bugüne kadar çeşitli komplo teorileri içeren bir çok kitap yayınlandı. İlluminati, bu alanda yayınlanan hiçbir esere benzemiyor. Kitaptaki iddialar o kadar ilginç ki, neye inanıp, neye inanamayacağınızı şaşırıyorsunuz. İlluminati, 1575'te ispanya'da bulunan ve özellikle ruhani kudret sahibi olduklarını iddia eden bir dini parti veya bu partinin üyelerine verilen isim.

Yazar Texe Marrs, Süper zenginlerin yönettiği bir Dünya Komplosu'ndan bahsettiği kitabında, dünyaya hakim olan bu güce bu adı uygun görmüş. Kitabın satırları arasına gömüldükçe ve sayfalar arasında ilerledikçe inanması güç iddialarla karşılaşıyorsunuz.

Dünyayi 10 kişi yönetiyor

Yazara göre, dünyayı kendilerine 'bilge adamlar' adını veren, 10 kişi yönetiyor. İlluminati'nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. 'İç çember' denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar.

10 kişilik 'bilge adamlar' grubunda Fransa'dan üç, ABD'den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika'dan birer üye bulunuyor. Yazar, burada Fransa'nın üç üyelikle ilk sırada yer almasının yanıltığı olduğunu, Kanada'nın bir üyesinin de ABD'nin üçüncü adamını tamamladığını belirtiyor.

Hedef tek dünya devleti kurmak 'İç çember' üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmaları. İlluminati Komplosu'nun hedefi, başkenti Kudüs olan bir dünya devleti kurmak. Kitabın, sonunda illuminati piramidinin üstünde bulunan 'bilge adamlar'a hizmet eden isimlerden bir kısmı, ünvanlarıyla birlikle verilmiş. Türkiye'den kimse var mı diye baktık ancak, ne hikmetse kimseyi bulamadık! İlginç değil mi?

İlluminati nasıl çalışıyor?

Yılda bir kez biraraya gelen İlluminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu planların içinde çeşitli ülkelerde ekonomik krizler çıkararak, ülkeleri sömürmek, savaşlar çıkarmak, 'Daha Fazla Savaş' ilkeleri gereği savaşların sürekliliğini sağlamak, çeşitli hastalıklar icat etmek, (kitapta, AIDS ve HIV'in ABD'deki askeri araştırma laboratuvarlarından dünyaya yayıldığı iddia ediliyor.) nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak, etnik temizliği desteklemek ve 11 Eylül örneğinde olduğu gibi terör yaratarak, 'anti-terör yasaları' çıkarmak. Yazarın iddiasına göre, 11 Eylül saldırısı için FBI bazı Arapları kullandı ve bombaları temin etti. İlluminatı'nın ilkelerinden en önemlisi 'Kaostan kaynaklanan düzen'. İlluminati, kendi düzenini çıkarmak için sürekli kaos yaratmak zorunda.

Kaynak: İlluminati, Texe Marrs

19 Mayıs 2011 Perşembe

AKP'nin 8 Yıllık Karnesi

1-Başbakan füze kalkanı için önce "düğme bizde" dedi. Sonra NATO'da
dedi.

2-İl defa bir başbakan Yahudi iş adamı Ofer ile görüştüğünü sabah
inkar etti, akşam kabul etti.İsrailli iş adamı Davos'ta Maliye Bakanı
Unakıtan'la, daha sonra Bilkent Üniversitesi'ndeki otelde Başbakan
Erdoğan'la baş başa görüşme imkânı elde etmişti.

Bu ilişkilerin sağladığı avantajlar sayesinde Sami Ofer TÜPRAŞ'ın
yüzde 14,76 hissesine 446 milyon dolara sahip oldu. Bu hisse, TÜPRAŞ'ı
Koç'un satın almasından sonra kâğıt üzerinde 1,2 milyar dolara
yükseldi.

WikiLeaks belgelerinde Erdoğan'ın bu satıştan çıkar elde ettiği
yazıldı.

3-Türkiye'de içkiye savaş açmış görünürken, İngiliz viski şirketinin
500 milyon doları affedildi.
Çifte fatura ile ithalat yaptılar
Müfettişler tarafından haklarında rapor yazılarak ceza kesilen ve
idareyle davalık olan yabancı viski firmaları arasında Johnnie
Walker'ın sahibi İngiliz Diageo, Maxxium, Allied Domecq ve Pernod
Ricard bulunuyor. Vergi cezalarında mükellefe tanınan 'uzlaşmaya
gitme' hakkı kapsamında viski şirketleri kesilen cezanın aslını
ödeyecek. Gecikme zammını ise TEFE üzerinde yapılacak hesaplamalar ile
2'şer aylık dönemler halinde azami 36 ay içinde ödeyebilecek.

4-CİTİBANK'ın 2 milyon dolar borcu Kemal Unakıtan Maliye Bakanı iken
affedildi.

5-İktidarlarında milletin kıçını çekip yayınlayanların hukuk dışı
verilerini kullanarak porno muhalefeti ile özel hayatın gizliliği
yasasını da ihlal eden Erdoğan neyin sorumlusudur sizce?

Türkiye'de ZİNAyı suç olmaktan çıkartan bir başbakandır. Dolayısı ile
söylediği şeyler kendi mantığına göre suç değildir.

6-Kendisi Türk vatandaşlarının ABD şirketlerince kobay olarak
kullanılmasına kanunen izin vermiştir.

7-Türk Telekom'u Arap'a, perde arkasından İngiliz'e satmış, sattıktan
hemen ertesinde Kurumlar vergisini kaldırarak Türk Telekom ve
Hariri'ye haksız kazanç sağlamış, ülkeyi ise zarara uğratmıştır.
Telekom'u sattığı Lübnan müslüman devletler içinde sözde Ermeni
soykırımını tanıyan tek devlettir ve Hariri'nin Ermenistan'da sözde
soykırım anıtı önünde saygı duruşlu ve pek bir hüzünlenmiş haliyle
çekilmiş resmi hafızalardadır.

8-Recep Bey'in vekili Kabe'de iken mecliste oy kullanma mahareti
gösterecek kadar beceriklidir.

9-Abdullah Gül Dışişleri Bakanı iken bir milyon dolar karşılığında
Irak'a girmeme anlaşması yapan kişidir. Ortaya çıkınca da;" muhalefet
kullanır diye almadık" diye garabet, özrü kabahatinden büyük bir
açıklama yapmışlardır.

10-Müslümanlığı kimseye bırakmayan Recep Bey yasası ile Domuz kesimlik
hayvan sınıfına girdi ve teşvik kredisi verildi.

11-Yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti getirildi. Yani, "gizli
kapitilasyon".

12-İlk defa tarımsal üretimde dış ticaret açığı ortaya çıktı. Bu da
AKP nin cennet ülkemizi nasıl tarım cehennemine çevirdiğini
açıklamıyor mu?

13-Çiftçi ve emekliden vergi alınması sözü verildi.

14-Emekli olan kişi çalışırsa maaşından kesilme yasası çıktı. Yani
emekli ye maaşın yetmese de çalışma, öl dendi. Emeklinin hak ettiği
maaşın bir kısmı, kanun yolu ile gasp edildi.

15-Petrol yasası ile yabancıya 50 yıllık imtiyaz sağlandı.

16-Başbakan Irak'ta 1.5 milyon Müslüman öldüren, binlerce kadına
tecavüz eden sapık ABD askerleri ülkelerine sağ salim dönsün diye dua
etti.

17-Başbakan sürekli seyahat etti. Ülke yararına tek bir anlaşma yok
ama kendisi harcırah zengini oldu.

18-Aynı çarpıklık, Peygamberimize hakaret eden karikatürleri "fikir
özgürlüğü" olarak görüp savunan Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO
Genel Sekreterliğine getiririlmesinde de dikkat çekti.
Ankara, Rasmussen'in öncelikle "özür dilemesi", "Danimarka'da yayın
yapan terör örgütü PKK'nın yayın organı Roj tv'nin yayınlarına son
verilmesi" şartlarını koştu. Başbakan, bütün dünyanın önünde "Bunlar
olmadan onayımız kesinlikle olmayacak, veto edeceğiz" açıklamasını
yaptı.
Ancak yine Obama'nın "isteği"yle, bütün kararların "oybirliği"yle
alındığı NATO'da Türkiye vetosunu kaldırıp, verdiği sözlerin hiçbirini
yerine getirmeyen, hâlâ en ufak bir özür dilemeyen Rasmussen'e resmen
oy verip seçtirdi. Bir defa daha kamuoyu önünde söylenenlerin aksi
yapıldı.

19-Enflasyon %10 artarken pancar fiyatları %99 kuruştan %88 kuruşa
düştü. Pancar üreticisine bu zulmü layık görenler Bursa'da hukuku
ihlal ederek şekerkamışı üretimine geçen ABD'li şirket Cargill Erdoğan
tarafından korundu. İptal kararları uygulatılmadı. Hatta Başbakan ta
Amerika'dan Bakanına "bu işi hallet" diye basın önünde talimat verdi.
Belli ki kendisi de talimat almıştı.

20-"Borç yiğidin kamçısıdır" diyerek borçlanmayı övdü.

21-Kendi dönemlerinde yeşil kart sayısının arttığını övünerek söyleyen
bir başbakan var. Nedir yeşil kart? Fakir için çıkartılmış bir karttır
değil mi? Yani Başbakan fakirleşmeyi övüyor. Bir anlamda ne kadar
fakir yarattığını da reklam ediyor. Eee, Allah böyledir. Kendi
dilinden ikrar ettirir. Yani organlarının suçunu itiraf etmesi için
her zaman öteki dünyaya gitmeyi beklemezsin.

22-AKP ilk defa bir camiyi kiliseye çevirdi. Bursa ili İznik ilçesinde
bulunan Ayasofya Camii'nin Kültür Bakanlığı Tarafından Ayasofya
Kilisesi ve Konsül sarayı olarak tahsis edildi. Caminin kubbesindeki
"Bismillahirrahmanirrahim" Ayet-i Kerimesi üzerine İsa Figürü ve Haç
yerleştirildi.
Cami Orhan Gazi Han Vakfiyesi olarak yapılmıştı. Osmanlıcı geçinen AKP
Orhan Gazi'nin kemiklerini sızlattı.
Haçlı işgali yaşasaydık da zaten aynısı olurdu. Camiler kilise olurdu.
AKP sayesinde işgal olmadan camii kilise oluyor. Besmele kazınıp İsa
figürü kazınıyor.
AKP'ye müslüman diye oy veren saf vatandaşların kulakları
çınlasın(!)..
Eğer muhalefet partilerinden birinin böyle bir işte imzası olsaydı AKP
onları emin olun taşlatırdı.

23- Kanun değişikliği ile misyonerliği serbest bıraktı. Ülke ev
kiliseler ile doldu. Fakir aile çocukları para verilerek kiliselere
taşındı.

24-Kilise ve havralar imar planında yer aldı. Kilise cemaati olmayan
yerlerde bile kilise açıldı.

25- Van Akdamar adasında bulunan Ermeni kilisesi bu fakir milletin
cebinden onarıldı ve "HAC" DA TAKILARAK AYİNE AÇILDI. Oysa bu ada ve
kilise Müslüman erkeklerin Ermeniler tarafından Van gölüne atıldığı,
Müslüman kadınların ise günlerce tecavüze uğradığı ve kaçabilenin göle
atlayarak intihar ettiği bir kilisedir. Şöyle bir not aktaralım,
olayın vahametini ve kilisenin açılmasının Müslüman Türk kadın ve
erkeklerine hakaret olduğunu anlatmış olalım:

* Ermeniler, esir ettikleri Müslüman kadınları iki sıra halinde
aralarına alıp türkü söyleyerek, tef çalarak götürüyorlar; ikide bir;
"Korkmayın sizi Van valisi Cevdet Paşa'ya götürüyoruz Cevdet paşa size
pilâv ikram edecek!" diyorlardı. Sonra koro halinde: "Cevdet Paşa et
temâşa / Gelinlerin oldu matuşka! (fahişe demek)" diyorlardı.

İşte bu kilise Ermeni tecavüz, zulüm ve katliamını meşrulaştırırcasına
"ayine" açıldı ve Ermenistan'dan yetkililer davet edildi. AKP
iktidarının kilise açılımından destek alan Ermeniler, Van'daki Akdamar
kilisesi'nde 95 yıl aradan sonra 19 Eylül'de ayin düzenlemişti.

Aslında 24 Nisan sözde soykırım günü açılacağı söylendi ama tepki
üzerine 19 Eylül'e bırakıldı.

26- Fatih Sultan Mehmet'in aldığı Trabzon ilinde ki Sümela manastırı o
dönemde kapatılmıştı. AKP Rum Pontus devleti hayali olan ve Rum-Pontus
soykırım iddiasında bulunan gruba Sümela'yı ayin yapılması için açtı.
Sümela bir müzedir ve ayine açılamaz. Rum Pontuscu siyaset "Rum Pontus
hayali devleti haritalı" tişörtleri giyen Rumlara Sümela'da ayin
yaptırdı ama Türk Bayrağı tişörtü giyen gençleri polis derdest etti.
Ertesi gün Haber Türk gazetesi manşetten "Türk Bayrağı bulunan bilmem
ne kadar tişört yakalandı" diyerek Türk Bayrağı'nı bir suç unsuru
olarak lanse etti.

Başbakan'ın Yunanistan ziyareti esnasında Yunanistan'da Rum Pontus
anıtı dikildi. Normalde bir başbakanın böyle bir iftira ve hakaret
karşısında geri gelmesi gerekir değil mi? Oysa Başbakan 3 maymunu
oynadı. Sanki Türkiye'nin değil, Yunanistan'ın Başbakanı(!)..
Gidişinin şerefine açılış yapılır gibi(!)..

Üstelik Sümela'ya "burası bizim Rum Pontus devleti olacak" diyenlere
ücretsiz AYİN yaptırıldı. Ani Harabelerinde namaz kılan MHP'lilerden 5
lira giriş ücreti alındı.(yeniçağ gazetesi haberi)

27-İlk defa bir hükümet MASONLAR için PTT hatıra pulu bastırdı.

28-Bir yetkisiz danışman ilk defa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı için
yabancı bir devlete "deliğe süpürmeyin, kullanın" dedi. Başbakan bu
hakaret ve aslında suç da olan eylemden hiç rahatsız olmadı. Zapsu ile
derin ilişkileri devam ediyor.

29-İlk defa bir başbakan yabancı bir devletin BOP (Büyük İsrail
devletinin kurulması) ve kendi ülkesinin bölünmesi anlamına gelen bir
projesinde görev aldı ve bu görevi maharet gibi 34 ayrı yer ve zamanda
övünerek söyledi. Başka bir devletin projesinde görevli olduğunu
ağzıyla söyleyen Başbakanı hiçbir savcı garip bir şekilde duymadı,
duyamadı(!)..

30-Bakınız; Rockefeller ne diyor;

Türkiye hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en
stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine
gelince:

Bir kere Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli
bir kısmı şu anda Türkiye'ye aittir.

İkincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir
ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye'den başlamalıyız.

Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol,
doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve
Kafkasya'ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır.

AKP ülkeyi ellerinin içine veren bir piyon oldu.

31-İNANILIR GİBİ DEĞİL...!!!

24 Haziran da başlayan ve 26 Haziran'da Avrupa Konseyi Parlementerler
Meclisinde imzalanan bir karar tasarısına göre Türkiye'nin;

* Güneydoğu'su Kürdistan,

* Türk Ordusu Güneydoğu'da İşgalci,

* Türk Ordusu orada Kürtleri katlediyor,

* Kıbrıs'da Türk Askeri işgal kuvveti,

* Türk Ordusu Faşist,

* Ülkede Azınlıklar sorunu var,

ve bu tasarının altına "Yeminli Türk Düşmanı" olarak adlandırılan;

* David Herütanyan,(normal)

* Rafi Povenesyan,(normal)

* Armen Gustavyan (normal) isimli 3 ermeni ve

* Andros Kipriyanu (normal) isimli Kıbrıs Rum'u ile,

TÜRK GRUP BAŞKANI AKP MİLLETVEKİLİ Mevlüt Çavuşoğlu (anormal)
imzalamıştır.
(DİKKAT EDİN; TÜRKİYE'NİN İKTİDAR PARTİSİ TARAFINDAN TÜRKİYE'NİN
SAVUNULMASI İÇİN ATANAN TEMSİLCİDİR KENDİSİ...)


İmzalamayanlar ise; ABBASOF isimli Azeri Milletvekili ve Prof.Dr.Hakkı
KESKİN isimli Türk kökenli Alman Milletvekilidir.

AYRICA ;

Türkiye Cumhuriyetine ait Ege Adalarının Rum İsimleri ile
kullanılmasına imza atan Türk Milletvekilleri şu zat-ı
muhteremlerdir..! (Bu hainleri asla unutmayın!!)

* Mevlüt ÇAVUŞOĞLU AKP Antalya Milletvekili

* Ruhi AÇIKGÖZ AKP Aksaray Miiletvekili

* Lokman AYVA AKP İstanbul Milletvekili

* Mesude Nursuna MEMECAN AKP İstanbul Milletvekili

* Özlem Piltanoğlu TÜRKÖNE AKP İstanbul Milletvekili

* Mehmet Sayım TEKELİOĞLU AKP İzmir Milletvekili

* Mustafa ÜNAL AKP Karabük Milletvekili

* Erol Aslan CEBECİ AKP Sakarya Milletvekili


İMZALAMAYANLAR İSE ;

* Yıldırım Tuğrul TÜRKEŞ MHP Ankara Milletvekili

* Ertuğrul KUMCUOĞLU MHP Aydın Milletvekili

* Vildan KELEŞ CHP İstanbul Milletvekili

* Haluk KOÇ CHP Samsun Milletvekili

32-Bir hükümet ilk defa teröristler için özel mahkeme kurdu. O çadır
Mahkemesinde teröristi rahatsız etmemek için Türk Bayrağı asılmadı.
Hukukun ırzına geçildi.

33-Açılıma karşı çıkan Konya şehit anneleri derneği üyeleri hakkında
dava açıldı.

34-Meclise elinde bayrağı ile giden şehit anneleri derneği üyeleri ve
başkanı Pakize Akbaba meclise bayrakları ile sokulmadı. Pakize Akbaba
polis tarafından ağzı tutularak ve itelenerek çıkarıldı. Başbakan bu
tepkiyi terörist eylemler ile eşit tuttu. Yani, şehit annelerini PKK
ile bir tuttu.

35- İlk defa bir başbakan kendilerine emanet ettiği çocuğunu şehit
veren acılı babaya acısı ile ettiği üç kelam için dava açıp mahkum
ettirdi.

36-PKK cenazeleri Türk Halkı üzerinde psikolojik baskı olarak
kullanılarak binlerce taraftarı ile gösteriye dönüştürülürken, şehit
cenazelerine sınırlama getirildi.

37-AKP dağdaki 2 PKK'lıya "müktesep hak" diyerek maaş ödemeye devam
ediyor. Teröriste, kendi evlatlarını öldüren teröriste maaş ödeyen
dünya üzerinde tek bir devlet ve başbakana rastlanmadı.

38-İlk defa bir başbakanın akçeli işleri ve bir iş adamından para
göndermesini istediği kasetler piyasaya düştü.

39-İlk defa fakirlikten, gecekondudan çıkarak 8 yılda krallarla
anılacak kadar zenginleşen bir başbakanımız oldu. Zenginlik kaynağını
da bir iş adamının lütfuyla okuyan oğlundan aldığı borç ve düğün
takılarına bağlayarak aklımızın sınırlarını zorladı.

40- İlk defa bir başbakan devlet uçağı ile, yani yetim hakkı ile
umreye gitti.

41-İlk defa bir başbakan devlet uçağı, yetim hakkı ile eşini başka bir
ülkeye düğüne gönderdi.

42-İlk defa bir başbakan Kızılay (MUHTACA YARDIM AMAÇLI KURUM) BAŞKANI
tarafından Kızılay'ın bütçesi kullanılarak kendine hediye edilen
pahalı saati kabul etti. Demek ki kendini epey muhtaç hissediyor(!)..

43-İlk defa bir başbakan yabancı bir devlet başkanına maaşının
yetmediğinden şikayet edip "sen ne kadar alıyorsun" diye sorarak
açgözlülük ve devlet adamlığının dibine vurdu.

44-İlk defa bir Başbakan Müslüman Türk'ü Anadolu'dan sürüp yok etmek
için gelen Haçlı çapulcuları övdü ve "KUTSADI". Oysa o Haçlı
savaşlarını kilise organize etti. Anadolu'nun zenginliklerini vaad
etti ve Türk eti yenebilir diye fetva verdi.

45-Egemen Bağış Avusturya Kardinali'nden seçimlerde seçilebilmesi için
dua etmesini istedi.
Bağış; "Sayın Kardinal 12 Haziran'da Türkiye'de genel seçimler
yapılacak. Bu seçimlerde benim başarılı olmam için duanızı istirham
etsem bana dua eder misiniz" diye sordu.
Bunun üzerine Kardinal Schönborn "iyiler kazansın diye dua etsem
yeterli olur mu" diye sordu.

Bunların kilise meraklarının da sebebi böylece ortaya çıkmış oldu.

46- Dersim katliamı diyerek ilk defa bir başbakan kendi devletini
soykırımcı ilan edip "sanık sandalyesine" oturttu.

47- İlk defa bir başbakan mübadeleyi tek taraflı yapılmış gibi
binlerce yerinden yurdundan olan Müslüman Türkleri unutup Türk Devleti
ve milletini "faşist" ilan etti.

48- İlk defa bir Başbakan başbakanı olduğu ülke halkının adını
söylemekten imtina etti.

49-Şimdi de korkunç bir iddia var, başbakandan "tık" yok. Suçüstü
olunca hep öyle yapar. Bir anda üç maymunu oynar. İddia:
Libya'dan kaçmak isterken Akdeniz'de boğulan 600 Müslüman'ı kurtarmak
isteyen Türk Ordusu'na NATO izin vermedi diye Erdoğan'da izin vermemiş.
(Sebahattin Önkibar-yeniçağ)

Irak'ta 1.5 milyon Müslüman'ı öldürüp tecavüz eden bir başbakandan ne
bekliyordunuz ki?

Bu liste daha uzayıp gider ama sizler bu kadarı bile sindirilebildi
ise;
Ben o mideye ne diyeyim?

50-Demokrat Parti Başkanı Zeybek'in açıklamasıyla Ege'de bulunan
adalarımız Eşek ve Bulamaç adalarının Yunanistan tarafından işgal
edildiğini öğrendik.

Kaset kavgası falan derken AKP Güneydoğu'dan devleti çekti. Asker ve
polis göstermelik, eli-kolu bağlı. Ege'de 20 mil savaş nedeni olmamalı
diyen Arınç dedesinin kardeşi olan Hüsnü(Hüsnidiyanis) ve dedesinin
hakkını veriyor doğrusu. "Armut dibine düşer" diyen atalarımız ne
güzel söylemiş.

Derleyen:Zahide UÇAR