25 Haziran 2011 Cumartesi

İşsizim dedi, linç ediliyordu​!..

İşsizim dedi, linç ediliyordu!..
Yer: Eskişehir meydanı.
Mustafa Acar isimli bir işsiz genç, Başbakan alanda konuşurken
"Açım, işsizim, ne olur bana iş" diye bağırıp cebinden iş talep eden
mektubu çıkarırken önce AKP'liler akabinde de polisler tarafından
kıyasıya dövülüp adeta linç ediliyordu.
Yandaş medyanın gazete ve televizyon haberlerinde yankesici diye
tanıttığı bu işsiz genç, daha sonra polis tarafından serbest
bırakılmak zorunda kalındı.
Tabloya bakar mısınız; artık alanlarda bile işsizim ve iş istiyorum
demenin karşılığı sopa yemek ve gözaltına alınmaktır.
İşte Tayyiban demokrasisinin Türkiye'yi getirdiği yer burasıdır.

EKİLENLER BİÇİLİYOR
Bayrağı ağzına alma, Habur'u ve açılımı anlat!
Fotoğraf ortadadır..
Güneydoğuda artık Türkiye Cumhuriyetinin değil PKK'nın otoritesi
egemendir.
Öyle olmasaydı, Başbakan Hakkâri ve Şırnak'ta kepenkleri indirilmiş ve
terk edilmiş bir şehir görüntüsü ile karşılanmazdı.
Evet acı ama gerçek Hakkâri-Şırnak hattı artık fiili olarak
Kürdistan'dır.
Peki bu tablonun sorumlusu kim midir?
Kürtlere açılım diyerek PKK eşkıyasını Habur'da kahramanlar misali
karşılatandır.
Eğer Kürtçe tv gibi tavizler verilmese, açılım denmese ve Habur'da
seyyar mahkemeler kurularak vali ve müsteşarlar gönderilmeseydi PKK bu
kadar şımaramaz ve bu densizlikleri yapamazdı.
Dolayısı ile Habur'u yaratanların bugünden şikâyete hakkı olamaz.
Habur ve açılım mucitlerinin şimdi bayrak istismarını yapmaları ise
ayrı bir garabettir...

AKP ‘Türk’ü bitirecek

AKP 'Türk'ü bitirecek
Habur rezaletiyle Kürt açılımını başlatan iktidar, seçimlerden sonra
hazırlayacağı anayasada
'Türk Milleti' sözüne yer vermeyecek.
Haber : Salim Yavaşoğlu
4 gün sonra yapılacak seçimlerde Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu
arayan AKP'nin güvencesi Habur'la başlatılan PKK açılımı. Yeni
anayasayı devreye sokabilmek için Meclis'te gerekli olan 367 sayısına
ulaşmak isteyen iktidar partisi, Güneydoğu ve Doğu'daki bölücü oylara
güveniyor. AKP, tek başına bu güce ulaşamaması halinde ise seçim
meydanlarında kavga görüntüsü verdiği BDP ile işbirliğine
hazırlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını kökten
değiştirmeyi hedefleyen başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere
AKP'nin yetkili isimleri birçok kez, yeni hazırlayacakları anayasada
'Türklük', 'Türk Milleti', 'Atatürk'gibi sözlere yer vermeyeceklerini
dile getirdi. MHP ve CHP'yi, BDP ile ittifak yapmakla eleştiren
Başbakan Erdoğan, anayasa değişikliği için BDP ile de yeni anayasada
'Türk Milleti've 'Atatürk' sözleri bulunmayacağı konusunda anlaştı..

Habur'la başladı
AKP'nin PKK açılımı, teröristlerin Habur'dan girişine izin
verilmesiyle başladı. Kandil ve Mahmur kamplarından üniformalarıyla
gelen 34 PKK'lı davul zurna ile karşılandı. Devletin MİT Müsteşarı,
hakimi, savcısı, valisi, kaymakamının ayaklarına gidip kurdukları
çadır mahkemesinde iki yüz on dakikada yargılanan 34 kişi serbest
bırakıldı. AKP seçimlerden sonra BDP ile ittifak yaparak, anayasanın
ilk üç maddesini değiştirip, Türkiye'yi federal yapıya geçirecek,
anayasaya PKK'nın isteği doğrultusunda 'Kürt halkı' ibaresi
sokulacak.

İmralı'nın talebi
Teröristbaşı Öcalan, İmralı'daki "özel ofisi" inde yaptığı
görüşmelerde uzun zamandır AKP'yi yeni anayasa konusunda zorladığını
açıkladı. Devletin ciddi kurumlarından temsilcilerin bulunduğunu iddia
ettiği heyetle 11 Mayıs'ta yaptığı görüşmeyi değerlendiren Öcalan,
"Ben bu sürece demokratik anayasal çözüm süreci demiştim. Eğer hükümet
bu çözüm sürecine gelmezse, büyük bir savaş çıkarsa 3 ay bile
dayanamaz" açıklamasıyla işin ciddiyetini ortaya koydu. Öcalan, 15
Haziran'dan sonraki sürecin ya büyük bir anlaşmaya ya da büyük bir
savaşa evrileceğini ifade ederken, eğer anlaşma olursa bunun Kürtlerin
tarihteki "ilk büyük anlaşması" olacağını söyledi.

BDP ile koalisyon
AKP, tek başına iktidara gelememesi ya da anayasayı değiştirecek
çoğunluğa ulaşmaması halinde de PKK'nın siyasi uzantısı BDP'ye
güveniyor. Seçim meydanlarında BDP'yle çatışma halinde olduğu görünümü
veren AKP, seçim sonrası bölücülerle birlikte anayasayı değiştirmek
için kolları sıvayacak. Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Leyla
Zana'nın, "Biz hükümete ortak olmak istiyoruz" açıklaması da bu
koalisyon pazarlığının yapıldığını gözler önüne serdi.
Erdoğan AKPM'de itiraf etti
AKP'nin hayalindeki 'yeni anayasa'nın ilk 3 maddeyi ve Türklük
vurgusunu ortadan kaldırmayı hedeflediğini İsviçreli parlamenter, AKPM
Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross deşifre etmişti. Erdoğan'ın nisan
ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'ndeki konuşmasının
ardından Gross, NTV'deki programa katıldı. Gross, canlı yayında
Erdoğan'la öğle yemeğinde bir araya geldiğini belirterek şöyle
konuşmuştu: "Biliyorsunuz Kürt halkının ihtiyaç duyduğu haklara sahip
olmamaları beni endişelendiriyor. Öğle yemeğinde yapılan yorumların en
önemlisi, en ilginciydi. Bu maddelerin yalnızca bir geçiş sürecinde
varolabileceğini söyledi. Ve kendisi de (Erdoğan) Türkiye'nin artık 3
ya da 1. madde ya da 3. madde gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere
ihtiyaç olmadığını, olmayacağını söyledi. İleride... Bence bu çok ilgi
çekici bir yorumdu. Dolayısıyla bizim Türkiye'yi çok dikkatli bir
şekilde desteklememiz gerekiyor."
Bahçekapılı ve Arınç da deşifre etti
İktidarın PKK açılımıyla birlikte yürüttüğü 'Türklüğü yok etme
planı'nı, Aralık 2009'da deşifre edenlerden biri AKP Grup Başkanvekili
Ayşenur Bahçekapılı oldu. Bahçekapılı, "Anayasa'yı değiştireceğiz ve
vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi
yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik
kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak "Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıyım" diyecek. İşte bu, sorunu çözer" açıklaması yapmıştı.
Bahçekapılı, "Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes etnik
kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak 'Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıyım' diyecek" şeklinde konuşmuştu.

Şartlar yeni oluştu
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, mayıs ayı
başında AKP Genel Merkezi'nde bazı yerel televizyon temsilcilerinin
sorularını yanıtlarken yeni anayasanın daha az maddeli, devlet odaklı
değil insan odaklı olacağını belirterek yeni anayasa konusunda
Türkiye'nin geciktiğini ancak şartların yeni oluştuğunu söylemişti.
Arınç, Anayasa'nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi
edilemez maddeleriyle ilgili olarak, "(değiştirilemez, değiştirilmesi
teklif dahi edilemez) sözleri yerine, değiştirilmelerini nitelikli
çoğunluğa bağlamak mümkün" diye konuştu.

Öcalan'la müzakere masasına oturmak, affına ilk adım değil mi?

Öcalan'la müzakere masasına oturmak, affına ilk adım değil mi?
Tekrar tekrar yazıyorum, AKP kazanırsa Öcalan'a af kesin!
Bunun sözleri verildi, mutabakata varıldı ki Leyla Zana bile ağzından
kaçırdı.
Ama Başbakan yalanlıyor demeyin sakın, seçim öncesinde doğrulayacak
hali mi var?
Hem bu Başbakan değil midir Öcalan'la İmralı'da görüşülüyor diyen
MHP'yi şerefsiz ilan eden?
Peki ne oldu sonra?
Bizzat Başbakanın emriyle görüşüldüğü ortaya çıkmadı mı?
Tayyip Erdoğan'ın kendisi bunu kabul etmedi mi?
Ayrıca sormak lazım, Öcalan madem ömrünün sonunda İmralı'da kalacak
onunla görüşme yapmak niçin?
Müzakere yapanın önceliği kendi özgürlüğü olmaz mı?
Öcalan'la masaya oturduğunuz an onun affedilmesini kabul etmiş
olmuyor musunuz?
Mandela olayında öyle olmadı mı?
Milleti salak yerine koymaktan vazgeçin, Öcalan'la müzakere masasına
oturmak, zaten onun affını peşinen kabul etmektir.
Tekrar ediyorum; sakın Başbakanın açık taahhüdü var falan demeyin ve
şerefsiz ithamını hatırlayın!
Göreceksiniz yarın şartlar değişti der ve işin içinden çıkar!
Yahu etüdü bile yapılmayan uçuk hayalleri sanki bitmiş, realize olmuş
eser olarak sunan birisinden tutarlılık beklenebilir mi?
Tayyip Erdoğan, bir gün siyah dediğine ertesi gün beyaz diyebilen,
dünyada emsali olmayan bir siyasi figürdür.
İnanmayın, kanmayın; AKP bu seçimi de alırsa sadece Öcalan serbest
kalmayacak, Kürdistan da kurulacaktır...

İşte belge, İSKİ faturaları ile onbinlerce sahte seçmen kartı!

İşte belge, İSKİ faturaları ile onbinlerce sahte seçmen kartı!
Adı: Ramazan-Hatice Zeren ve çocukları. 30 yıldır aynı yerde ikamet
ediyorlar.
İkamet adresleri: Şişli Paşa Mahallesi Çınarlı Sokak Numara 1, Kat: 3
Geçen referandum dahil her seçim ve halk oylamasında seçmen kağıdı
alan bu aileye bu seçim öncesi seçmen kağıdı çıkmadı.
Ramazan Bey derhal muhtarlığa gitti.
Muhtar, bizdeki kayda göre siz buradan taşındınız, yerinize başka biri
geldi, seçmen kartınız yok dedi.
Ramazan Bey, ne taşınması, delirdin mi muhtar bey diyor ama değişen
bir şey olmuyor.
Peki aynı adrese gelen mi?
Mustafa Ünlü ve kalabalık ailesi!
İlginçtir, o esrarengiz isme yani Mustafa Ünlü ile ailesine seçmen
kağıdı çıkmış ve kağıtlar birkaç gün önce alınmış.
Evet Ramazan Zeren'ın güya boşalttığı ev adına İSKİ Mustafa Ünlü
ismine güya fatura göndermişmiş ve Mustafa Ünlü de bu faturayı
muhtarlığa götürüp, işte belgem yani taşınmamı gösteren adresli İSKİ
faturam, beni kaydedin, diğerlerini silin demiş ve muhtarlık öyle
yapmış.
Ramazan Ceren çaresiz hemen kaymakamlığa koşmuş!
Kaymakamlıktan ilgili birimlere, derken sonuç sıfır!..
Pardon bir sonuç var:
Ramazan Bey bu tezgahta kurban edilenin yalnız kendileri olmadığını ve
binlerce adresten benzer şikayetler olduğunu öğrendi.
Dramatik olan husus İSKİ'nin bu tezgahta araç olarak kullanılmasıdır.
Öyle ya muhtarlık ne yapsın, adam al sana kamu kurumu İSKİ faturası
diyor ve muhtar istenilen adrese anında nakil kaydını yapıyor.
Eğer bu ülkede kanunun, ahlakın ve vicdanın zerresi kaldı ise
ilgililere suç duyurusunda bulunuyorum.
Bitmedi, bu seçim daha yapılmadan 1946 misali sakat ve hilelidir.

GÖRÜNEN KÖY
Ampulü söndürmezseniz bunlar olacak
1) Tayyip Erdoğan tartışmasız olarak Tayyip Sultan olacak!
2) Güneydoğu'da isyan ve kalkışmalar yaşanacak.
3) Öcalan'a af kapısı aralanacak.
4) Yeni Anayasa'da yeni idari düzenlemeler kamuflajı ile eyalet
sistemi yer bulacak.
5) Tayyip Erdoğan'ı eleştirmek hâşâ Allah'a dil uzatmaktan çok daha
tehlikeli olacak.
6) Medya'da AKP'yi eleştiren tek yazar kalmayacak
7) Silivri ve Balyoz tutuklularına büyük cezalar verilecek.
8) Suriye'de Esat düştükten kısa bir süre sonra önce Irak Kürdistanı
ilan edilecek, akabinde de Türkiye Kürtleri ayaklandırılacak.
9) Harp Okullarına İmam Hatipliler alınmaya başlanacak.
10) Anayasa Mahkemesi,Yargıtay ve Danıştay'da eski üyeler çeşitli ima
ve isnatlarla hemen tasfiye edilecek.
11) Kamuda çalışma ancak AKP Genel Merkezinin oluru ile mümkün
olabilecek.
12) Ekonomik kriz derinleşecek ve döviz patlayacak.
13) Ekonomide yaşanacak kriz yine Ergenekon'un son çırpınışları diye
sunulacak.
14) Tayyip başkan olamazsa cumhurbaşkanı olmaya çalışacak.
15) AKP'nin başına Abdullah Gül geçecek.
16) AKP, iktidarı vermemek için bugünkü gibi rezil karartmalara ve
siyaset mühendisliklerine müracaat edecek.

24 Haziran 2011 Cuma

BU OYUNU BOZACAĞIZ

Hükümetin meslek odalarını susturmak amacıyla Odalara "çekidüzen verme" niyeti çok uzun zamandan beri bilinmektedir. TBMM tatile girmeden önce 6 Nisan 2011 tarihli oturumda, "Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri İle Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu"nu kabul edilerek Hükümete Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi verilmiştir.

Söz konusu yetki yasasında, mevcut bakanlıkların birleştirilmesi, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların ilgilerinin yeniden belirlenmesi, yeni bakanlıkların kurulması, bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarının hiyerarşik ilişkileri, görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesi ve kamu kurum/kuruluşlarında istihdam edilen personelin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere atanma, nakil, görevlendirme, görevden alınma, emekliye sevk edilme gibi konuların usul ve esaslarının belirlenmesi biçiminde yetki sınırı çizilmiştir.

Ancak AKP, Meclis‘in olağanüstü yetki devrini de aşarak ve Anayasa‘ya aykırı olarak bakanlıkların teşkilatlanması ile meslek alanlarımıza ve meslek odalarımıza ilişkin düzenlemelere hemen koyulmuştur. Anayasa ve Yetki Yasası‘na aykırılık taşıyan bu düzenlemeler Meclis‘te uzlaşma ve tartışma ortamından kaçırılarak başka bir görünüm altında KHK‘lerin konusu edilmiştir. Askeri darbeleri eleştirerek, "ileri demokrasiyi" savunan bir iktidarın, 12 Mart Darbesi ve 12 Eylül hukukunun ürünü olan Kanun Hükmünde Kararname yetkisini kullanmasının demokratik yol ve yöntemlerle ne kadar örtüştüğü açıktır. Ayrıca, parlamento çoğunluğu elinde iken olağanüstü yollara başvurulması, tartışmaya dahi tahammülsüzlüğün bir göstergesidir.

8 Haziran 2011 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanan "Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı‘nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile meslek odaları teslim alınmak istenmektedir. İlgili Bakanlığın görevleri arasına, .......... Bakanlığın görev alanı ile ilgili mesleki hizmetlerin ve bu meslek mensuplarının kayıtlı oldukları meslek odalarının mevzuatını, norm ve standartlarını hazırlamak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak, ilgililerin kayıtlarını tutmak." şeklinde ekleme yapılmıştır.

Ayrıca Bakanlık bünyesinde kurulan "Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü"nün görevlerinden birisi de "Bakanlığın görev alanına giren konularla ilgili olarak mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuat düzenlemelerini yapmak ve denetlemek." olarak belirlenmiştir. Bu düzenlemelerle, TMMOB ve meslek odaları Bakanlığın birer alt birimi olarak kurgulanmıştır.

TMMOB, yasalarla kurulup yönetilen kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur, mevzuatı yasalarla belirlenmiştir ve 57 yıldır da bu böyle devam etmektedir. TMMOB; ülke, meslek ve üye çıkarlarını korur ve gözetir; bu görev de yasalarla kendisine verilmiştir. Dokuz yıldır yapılan bütün operasyonlara rağmen, ülke çıkarlarını korumayı üstlenen kurumların halen yok edilememiş olması AKP‘yi fazlasıyla rahatsız etmektedir. Yapılmak istenen meslek odalarının mevzuatını düzenleme yetkisinin TMMOB‘den alınarak Çevre Orman ve Şehircilik Bakanlığına verilmesi ve meslek odalarının istenildiği gibi yönetilmesidir.

1954 yılında kurulan Odamız da; yasal dayanağını Anayasadan, gücünü üyelerinden alan bir meslek odasıdır. Özellikle 1970‘lerden bu yana, ülkemizin kalkınma, sanayileşme ve madencilik politikalarında, kamu yararı ve adil paylaşımdan yana yurtsever, toplumcu bir çizgiyi savunan çalışmalarını ve mücadelesini bilim ve teknolojinin önemine vurgu yaparak bu güne kadar sürdüregelmiştir. Bu anlamda toplumun vicdanı olmuştur. Mesleki, demokratik kitle örgütü olmanın sorumluluğuyla hareket ederek çağdaş, bağımsız, demokratik ve laik bir Türkiye özlemiyle, üyelerinin sorunlarının toplumun sorunlarından ayrılamayacağı bilinciyle, halktan ve emekten yana tavır alan, bu doğrultuda politikalar üreten ve mücadele veren Odamıza, ülkemizin ve madencilik sektörünün ihtiyacı devam etmektedir.

Bu ülkenin madenciliğinden, sanayileşmesinden ve gelişmesinden sorumluluk duyan maden mühendislerinin örgütlü yapısı olan Maden Mühendisleri Odası; ülkeye, mesleğe ve meslektaşlarına hizmet etmeye devam edecektir.

Bilim ve tekniğin gelişimi, mühendis yeterliliği ve bunların meslek odalarının kuralları bir bakanlığın bürokrasisi içinde yer alan bir genel müdürlüğe teslim edilemez. Mühendislerin ürettiği düşünce ve emekleri, Dünya Ticaret Örgütü‘nün taşeronlarına teslim edilemeyecek kadar kıymetli ve kutsaldır. Bu ülkenin kalkınmasında ve refahında mühendislerin emekleri hak ettiği yeri mutlaka alacaktır. Bilim ve onun ürettiği hizmet, yönetenlerin iki dudağı arasında yürürlüğe koyacakları normlarla hayatta karşılığını bulamaz, bilim ve akıl bütün idari metinleri, kararları aşar gider. Aklın ve bilimin ışığına inanmış ve bu ülkenin emekten ve halktan yana olan mühendisleri ve onların örgütlülüğü hiçbir düzenleyici işlemle ıslah edilemez.

Emperyalizme bağımlılık temelinde vahşi kapitalizmin hizmetinde olanlar, sosyal devleti tamamen yok eden, tüm değerleri yok sayarak her şeyi rant üzerinden kurgulayanlar, bilmelidir ki;
Örgütümüzün yetkilerini kısıtlamaya, meslek alanlarımızı yeniden yapılandırmaya yönelik düzenlemeleri hiçbir şekilde kabul etmeyeceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
21 Haziran 2011, Ankara

16 Haziran 2011 Perşembe

Taraf Gazetesinin Haddini Bilmez Haberi

Konuşmayacağım bundan sonra diyorum. Beni ilgilendirmez bundan sonra diyorum. Satan satsın, bölen bölsün diyorum ama yinede sessiz kalamıyorum. İçim içimi yiyor, sinir kat sayım yükseliyor. Bu nasıl şerefsizliktir, bu nasıl bir yayıncılıktır, bu nasıl Türklüktür anlayamıyor, anlatmaya çalışanlara da sinir oluyorum. Belki haberiniz yoktur diye bilgilendireyim biraz.

“Fetullahtan Taraf” Gazetesi bir haber yapıyor. Bu haberide manşetten veriyor. Haber anayasa değişikliği ile ilgili. Şöyle bir cümle var manşette. “Türkiye Türklerindir Saçmalığının” bak sen şerefsizliğe, bölücülüğe, Türk düşmanlığına bak sen. Şuanda ana avrat küfrediyorum da yazıya dökemiyorum siyasi ahlaktan ötürü. Eminim sizlerde küfürleri eksik etmiyor ve bu nasıl olur diye düşünüyorsunuzdur. Ama oluyor işte 50% gibi bir rakam bu cümleleri kurdurabiliyor bu şerefsizlere.

Ulan sen kimsin bu haberi yapıyorsun. Türkiye Türklerindir Saçmalığı ne demek lan. Bazı kendini bilmezler ise şu yorumu yapıyor “Türkiye bütün herkesin, Türk, Kürt, Laz, Çerkez herkes eşit. Bu ülke hepimizin .” Biz aksini iddaa etmiyoruz ya ama kendine Türk diyemeyen hiç kimse ile ne kardeş olurum, ne toprağımı ne aşımı nede nefesimi paylaşırım.
Kendine Türk diyemeyen, Türk kelimesinden rahatsız olan biri nasıl Türkiye’ye yararlı birey olabilir ?

Türk ismini görmeye tahammül edemeyen, Türk Bayrağına aşk ile bakmayan, Türk dendiği zaman tüyleri ürpermeyen biri nasıl olur Türkiye’ye yararlı olabilir. Kimse kusura bakmasın ama Ne Mutlu Türküm Diyene diyemeyen biri siktirsin gitsin.

Türkiye’nin öyle insanlara ihtiyacı yoktur. Türkiye Türklerindir. Aksini iddaa eden varsa bunu benim yanımda söylemesin.

Bu tarafın yaptığı şerefsizliği Bengütürk TV Haber sunucusundan öğreniyoruz. Taraf okumadığım için bu olaydan habersiz kalabilirdim. Keşke habersiz kalsaydım tabi orası ayrı. Bengütürk TV sunucusu haber yayını yaparken bu cümleyi görüyor ve yapması gerekeni yapıyor .Gazeteyi yırtıp atıyor. Türkiye’de Türklüğün saçmalık sayılması gibi bir durumu hangi Türk Evladı içine sindirebilir.

Türk’lük yalnızca Türk kökenli olmak demek değildir. Öyleki Türkiye’de tam Türk bulmak zor. İllaki bir yerlerde Türk’lükten çıkıyor kökenimiz. Ancak 1000 yıldır bir arada yaşayan atalarımızın Türk , Kürt, Laz olarak ayrılması mümkün müdür ?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına katkı sağlamış, yedi düvele karşı hep beraber omuz omuza savaşmış, ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak için can vermiş milletlere Türk denir. Bunun farkına varamamış veya varmak istemeyen, bunun böyle olmasından gocunan, bundan daha fazlasını isteyenlerin içinde olduğu uğraş boştur. Çünkü Türkiye’yi bölemeyecekler. Türkiye’yi parçalayamayacaklar.

Türk kelimesini kötü bir söz gibi algılatmaya çalışan Taraf gazetesini kınıyorum. Kınamakla kalmıyor küfrediyor ve bunu burdan beyan ediyorum.



Taraf Gazetesi ” Türkiye Türklerindir Saçmalığı ” gibi saçma bir cümle kurduğu için Türk Milletinden özür dilemelidir. Aksi taktirde izledikleri yolun kurbanı olurlar. Vatana ihanet etmenin cezası ağırdır.



Kürşad Altan